2.3.1. Finansal İstikrara Yönelik Gelişmeler

Küresel kriz öncesi dönemde görülen küresel bütünleşme, büyüme ve gelişme süreci, krizle birlikte yerini bölgesel ayrışma, kırılganlıklar ve bulaşma etkilerine bırakmıştır. Finansal sistemde ulusal ve uluslararası boyutta yeniden yapılanma, yeni düzenlemeler, dış ticarette korumacılık gündeme gelirken, bir yandan da uluslararası koordinasyon ve işbirliği güçlendirilmeye çalışılmaktadır. Ancak, temel olarak iyileşme süreci ülkelerin uyguladıkları politikalar ve siyasi irade ile yakından ilişkili görünmektedir. Uluslararası finansal sistemde, temel olarak, birtakım iyileşme göstergelerine rağmen, güven unsuru halen tam olarak sağlanamamıştır. Bu süreçte finansal sisteme yönelik reformların doğru zamanda ve sırada yapılması, ayrıca etkin ve yenilikçi politikalarla desteklenmesi önemlidir.

Bu çerçevede küresel kriz sonrasında tüm dünyayı etkileyen belirsizlik ortamı 2012 yılında da önemini korumuştur. Bir yandan gelişmiş ülkelerdeki toparlanmanın beklenildiği kadar hızlı olmaması, bulaşma etkilerine bağlı olarak bir önceki dönemde güçlü bir büyüme performansı gösteren gelişmekte olan ülkelerde de büyüme görünümünü olumsuz etkilemektedir. Öte yandan, küresel ekonomideki sorunların çözümüne yönelik olarak son dönemde otoritelerce alınan mali tedbirlerin olumlu algılanması, küresel piyasalardaki görünümün nispeten olumlu yönde değişmesine destek vermektedir. Bu kapsamda Euro Bölgesi tahvil getirilerindeki yükseliş baskısı kısmen kontrol altına alınmış ve mali sorunların bölge ülkelerinde derinleşme riski dönem itibarıyla azaltılmıştır. Bunun yanında gelişmiş ülkelerin ekonomilerini canlandırmak adına uyguladıkları parasal genişleme politikaları da küresel boyutta likidite bolluğuna yol açarak borsa ve emtia fiyatlarındaki değer kayıplarını sınırlamıştır. Artan likidite aynı zamanda piyasalarda risk iştahındaki artışın devam etmesini sağlayarak, mali yapıları ve büyüme potansiyelleri görece iyi olan gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarını desteklemiştir.

Gelişmiş ekonomiler merkezli küresel belirsizlik ortamı, gelişmekte olan ülkelerin esnek ve etkin bir politika anlayışı içinde olmalarını gerekli kılmaktadır. 2012 yılında da pek çok gelişmekte olan ülke, makro finansal riskleri yönetebilmek amacıyla yapısal değişiklikler gerçekleştirmiş, geleneksel olmayan politika uygulamalarına yönelmiştir. TCMB de bu kapsamda enflasyon hedeflemesi rejimini finansal istikrarı da dahil edecek şekilde geliştirerek yeni bir politika bileşimi uygulamaya başlamıştır (Bkz. Bölüm 2.1.2). Bu kapsamda finansal istikrara yönelik politika uygulamaları ilgili otoritelerle birlikte Finansal İstikrar Komitesi başta olmak üzere çeşitli platformlar ile işbirliği içinde yürütülmektedir.

Bankacılık sektörüne ilişkin göstergeler, sektörün genel olarak sağlıklı yapısını 2012 yılında da koruduğuna işaret etmektedir. 2012 yılı Temmuz ayında Basel II uygulamasına başlanmış olup, bankaların sermaye yeterlilik oranları yüksek seyrini sürdürmekte, bankacılık sektörü güçlü kârlılık performansını korumaktadır. Bankacılık sektörünün kredi ve piyasa hareketlerinden kaynaklanabilecek şoklara dayanıklılığını test eden senaryo analizleri, sektörün özkaynaklarının uygulanan şokları karşılayabilecek durumda olduğunu göstermektedir.

Tüm bu çerçevede finansal istikrarın makro gösterimi incelendiğinde, 2012 yılına ilişkin küresel ekonomik gelişmelerin 2011 yılına kıyasla daha olumsuz, küresel piyasalara ilişkin gelişmelerin ise daha olumlu bir tablo çizdiği görülmektedir (Grafik 23). Bu farklılık, özellikle gelişmiş ekonomilerdeki sorunların sürdüğüne işaret ederken, alınan tedbirlerin beklentiler kanalıyla öncelikle piyasaları etkilemesi, genel ekonomiye yansımasının ise zaman alması ve göstergelerin gecikmeli yayınlanmasından da kaynaklanmaktadır.

Ülkemizde ise, hem genel ekonomiye hem de piyasalara ilişkin göstergeler, 2011 yılına kıyasla daha olumlu bir görünüme işaret etmektedir. Yurt içi ekonomi ve yurt içi piyasalara ek olarak söz konusu bu olumlu görünümün, bankacılık sektöründeki ve ödemeler dengesindeki gelişmeler için de geçerli olduğu görülmektedir. Diğer taraftan, hanehalkı, firmalar ve kamu kesiminde 2011 yıl sonuna göre kısıtlı da olsa görülen olumsuz yöndeki hareketin önümüzdeki dönemde takip edilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.

Grafik