Grafik34

2.6. Döviz Rezerv ve Risk Yönetimi

Hükûmetin döviz cinsinden olan borçlarına karşılık iç ve dış borç servisini gerçekleştirmek, dışsal şoklara karşı gerekli döviz likiditesini bulundurmak, para ve kur politikası uygulamalarını desteklemek, piyasalara güven vermek gibi amaçlara yönelik olarak tutulan TCMB rezervlerinin yönetimine ilişkin uygulamaların temel dayanağı, 1211 sayılı TCMB Kanunu’nda yer almaktadır. Ayrıca, söz konusu Kanun’la verilen görev ve yetkiye dayanarak Banka Meclisinin, döviz ve altın rezerv yönetimine ilişkin düzenlediği yönetmelikler ve aldığı kararlar da rezerv yönetimi uygulamalarının çerçevesini oluşturmaktadır.

TCMB’de, rezerv yönetiminde karar alma süreci üç aşamalı hiyerarşik bir yapıda oluşturulmuştur. En yüksek karar organı olarak Banka Meclisi, Kanun’da sırasıyla güvenli yatırım, likidite ve getiri olarak sıralanan önceliklere göre hazırlanan Döviz Rezerv Yönetimi Yönetmeliği’ni onaylayarak rezerv yönetimi için genel yatırım kriterlerini belirlemekte, uygulamaya dönük kararların alınması konusunda Yönetim Komitesini ve Başkanlık Makamını yetkilendirmektedir. Banka Meclisince onaylanan ilgili Yönetmelik çerçevesinde, Döviz Risk Yönetimi ve Yatırım Komitesinin (DRYYK) önerisi üzerine Yönetim Komitesinin veya Başkanlık Makamının aldığı kararlar, kurumsal karar alma sürecinin ikinci aşamasını oluşturmaktadır. Bu aşamada, TCMB’nin genel risk toleransını ve yatırım stratejisini yansıtan model portföy belirlenerek karara bağlanmaktadır. Model portföy, TCMB’nin stratejik varlık tahsisine ilişkin tercihlerini göstermekte olup her yıl sonunda ertesi yıl uygulanmak üzere DRYYK’nin önerisi üzerine Yönetim Komitesinin onayı ile yürürlüğe konulmaktadır. İlgili Yönetmelik ve model portföy ile belirlenen tercih ve kısıtlar çerçevesinde rezerv yönetimi uygulamalarının gerçekleştirilmesi kurumsal karar alma sürecinin üçüncü ve son aşamasını oluşturmaktadır. Rezerv yönetimi uygulamaları, görevler ayrılığı ilkesine göre oluşturulan bir organizasyon yapısı içerisinde gerçekleştirilmektedir. Buna göre, rezerv yönetimi faaliyetleri Rezerv Yönetimi Müdürlüğü tarafından yürütülürken, rezerv yönetimine ilişkin risk yönetimi Risk Yönetimi Müdürlüğü tarafından yerine getirilmektedir.

Rezerv yönetiminde, ilgili Yönetmelik’e ve model portföye uygun olarak, belirlenen hedefler ve limitler çerçevesinde uluslararası piyasalarda döviz alım/ satım işlemleri, vadeli işlemler, diğer türev işlemler, döviz depo işlemleri, menkul kıymet alım/satım işlemleri, geri alım vaadiyle satım işlemleri, geri satım vaadiyle alım işlemleri, menkul kıymet borç verme işlemleri gerçekleştirilmektedir.

Altın mevcutlarımız 25 Aralık 2015 itibarıyla 518,7 tona gerilemiş ve altın varlıklarımızın rezervlerimiz içindeki payı yüzde 15,5 olmuştur (Grafik 34). Uluslararası standartta olan TCMB altın rezervleri, Kanun’da yer alan hüküm ve şartlar dahilinde, Banka Meclisi tarafından düzenlenen ilgili Yönetmelik çerçevesinde yönetilmektedir. Bu Yönetmelik uyarınca, altın rezervlerine ilişkin doğrudan altın alım/satımı, altın depo ve altın “swap” işlemleri yapılabilmektedir. Ekim 2011’den itibaren geçerli olmak üzere, bankaların yükümlülükleri için tesis etmeleri gereken zorunlu karşılıkların, yükümlülüklerin cinsine göre belirlenmiş oranlara denk gelen kısmının “standart altın” cinsinden tutulabilmesine imkan sağlanmıştır.

Rezerv yönetimi sırasında karşılaşılan risklerin tanımlanarak kontrolü, stratejik varlık tahsisi, dolayısıyla model portföyün belirlenmesi aşamasında başlamaktadır. Döviz rezervlerinin öncelikle hangi para birimleri cinsinden, hangi yatırım araçlarında ve hangi vadelerde yatırıma tabi tutulacağı belirlendiğinde rezerv yönetiminden elde edilecek getiri ile maruz kalınacak finansal riskler büyük ölçüde belirlenmiş olmaktadır. TCMB’nin stratejik varlık tahsisine ilişkin tercihlerini yansıtan model portföy; hedef döviz kompozisyonu, hedef vade kompozisyonu ve bunlardan sapma limitleri, maksimum işlem limitleri toplamı, kullanılabilecek işlem türleri ile yatırım yapılabilecek ülkeleri ve yatırım araçlarını ifade eden yatırım evreninden oluşmaktadır. Model portföy belirlenirken, sermayenin korunması ve gerekli likiditenin temini kısıtları altında getiri elde edilmesi hedeflenmekte, ülkenin ulusal varlığı olan rezervlerin basiretli yönetimine büyük önem verilmektedir. TCMB risk toleransı çerçevesinde kabul edilebilir genel risk düzeyi model portföy ile belirlendikten sonra, mevcut risklerin ölçülmesi, gözetimi ve raporlaması düzenli olarak yapılmaktadır.

2015 yılı genelinde küresel büyümeye ilişkin olumlu gelişmeler yaşanmasına karşın geçtiğimiz yıllarda uluslararası piyasalarda yaşanan krizin etkilerinin bu yıl da sürmesi, TCMB’nin 2015 yılı rezerv yönetim stratejilerinin belirlenmesinde etkili olmuştur. Bu kapsamda finansal risklerin yüksek seviyede kalmaya devam ettiği 2015 yılında da, rezerv yönetiminde izlenen muhafazakar yaklaşım sürdürülmüş, rezervlerin korunması için gereken her tür tedbir alınmıştır.

Sonuç olarak, uluslararası ekonomi ve mali piyasalardaki gelişmelere paralel olarak rezerv ve risk yönetimindeki teorik ve teknik gelişmeler yakından takip edilmekte, TCMB gereksinimleri dikkate alınarak ülkemiz uygulamasının günümüz koşullarına paralel gelişme göstermesi sağlanmaktadır.