2.1.2. TCMB ve Yeni Para Politikası Stratejisi

Küresel kriz ertesinde oluşan iktisadi konjonktür, 2.1.1’de özetlendiği üzere, merkez bankalarının fiyat istikrarı kadar finansal istikrara da önem vermesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, TCMB yeni para politikası tasarımını, 2006 yılından itibaren uygulanan enflasyon hedeflemesi stratejisinin fiyat istikrarından ödün vermeden finansal istikrarı da içine alacak şekilde yeniden düzenlendiği bir çerçevede oluşturmuştur.

Tablo 1, TCMB’nin eski ve yeni politika çerçevesini amaçları ve araçları bağlamında karşılaştırmalı olarak sunmaktadır. Mevcut çerçeve 2006 yılından itibaren uygulanan standart enflasyon hedeflemesi stratejisine kıyasla amaçlar ve araçlar bağlamında önemli ölçüde geliştirilmiştir. Yeni oluşturulan çerçevede fiyat istikrarı temel amacı korunmakta olup, bu amaçla uyumlu olarak para politikası uygulanırken finansal istikrara ilişkin riskler daha yakından dikkate alınmaktadır. Diğer bir ifadeyle, finansal istikrarın daha yakından gözetilmeye başlanması, para politikasının hem yapısal hem de konjonktürel olarak birden fazla aracı kullanmasını gerektirmektedir. Bu doğrultuda, 2012 yılında para politikası uygulaması çerçevesinde, faiz koridoru, etkin likidite yönetimi, zorunlu karşılıklar, ROM gibi politika araçları aktif olarak kullanılmıştır.

Tablo 1. Para Politikası Çerçevesi

 

Eski

Yaklaşım

Yeni

Yaklaşım

Amaçlar

Fiyat İstikrarı

Fiyat İstikrarı

Finansal İstikrar

Araçlar

Politika Faizi

Yapısal Araçlar

Konjonktürel Araçlar (Politika Faizi, Likidite Yönetimi, Faiz Koridoru)

Faiz Koridoru

TCMB’nin son yıllarda piyasa faizlerini ve likiditesini etkilemek amacıyla etkin olarak kullandığı en önemli para politikası araçlarından biri faiz koridorudur. Piyasada gün içinde TCMB tarafından ihtiyacı olan bankalara kısa vadeli (günlük, haftalık veya bir aylık vadede) likidite sağlanabildiği gibi, fon fazlası olan bankalardan gecelik vadede borç alınabilmektedir. Faiz koridoru teknik anlamda TCMB’nin borç verme ve borç alma faizinin arasında kalan alandır. Piyasa faizleri, söz konusu operasyonel yapının bir gereği olarak faiz koridorunun içinde oluşmaktadır. Mevcut yapıda TCMB, fonlamasını esas olarak bir haftalık repo aracılığı ile yapmakta olduğundan politika faizi bir haftalık repo fonlama faizi olarak belirlenmiştir. Gerek politika faiz oranı, gerek faiz koridoru her ay PPK toplantısında gözden geçirilmekte ve kamuoyuna ilan edilmektedir.

Faiz koridoru geleneksel anlamda enflasyon hedeflemesi uygulayan birçok merkez bankası tarafından piyasa faizlerinin politika faizinden belirgin şekilde sapmasını engellemek amacıyla kullanılmaktadır. Bu bağlamda, politika faizi etrafında simetrik ve (genelde değişmeyen) dar bir bant olarak tanımlanan faiz koridoru likidite yönetimi çerçevesinde pasif bir rol üstlenmektedir. TCMB’nin izlediği yeni para politikası yaklaşımında ise faiz koridoru aktif bir araç olarak kullanılmaktadır. Gerekli görüldüğü takdirde genişliği TCMB tarafından ayarlanabilen faiz koridoru, politika faizi etrafında asimetrik bir şekilde oluşturulabilmektedir. Bu yapı ile faiz koridoru gerek kısa vadeli sermaye hareketlerindeki oynaklığa karşı hızlı ve esnek tepki verebilen, gerek kredi büyümesi üzerinde etkili olabilen bir para politikası aracı olarak kullanılabilmektedir.

Rezerv Opsiyonu Mekanizması

TCMB sermaye hareketlerindeki oynaklığın makro-finansal açıdan oluşturabileceği riskleri sınırlamak amacıyla son dönemde Rezerv Opsiyonu Mekanizması (ROM) adı verilen bir para politikası aracı geliştirmiştir. Bu aracın sağladığı imkân sayesinde bankaların Türk lirası zorunlu karşılıklarının bir kısmını döviz ve altın cinsinden tutmalarına izin verilmektedir. Bu imkânın hangi ölçüde kullanılabileceğini belirlemek için rezerv opsiyon oranı (ROO) tanımlanmaktadır. Birim Türk lirası zorunlu karşılık başına tesis edilebilecek döviz veya altın karşılığı ise rezerv opsiyonu katsayısı (ROK) ile belirlenmektedir.

Temelde "otomatik dengeleyici" olarak (bankaların kendi rezerv opsiyonu kullanım oranlarını dış şoklar karşısında içsel olarak ayarlayacağı şekilde) kullanılmak üzere tasarlanan ROM, her bankaya kendi kısıtları doğrultusunda en uygun tercihi yapabilme olanağı tanıması ile döviz likiditesi yönetiminde kullanılan diğer araçlara kıyasla ekonomik açıdan daha etkin bir araç olarak ön plana çıkmaktadır. Bununla birlikte gerekli görüldüğünde sistemin parametreleri iç ve dış finansman koşullarındaki kalıcı değişimlere uyum sağlamak için konjonktürel bir araç olarak da kullanılabilecektir. ROM ile sağlanan imkânlar ayrıca TCMB’nin döviz ve altın rezervlerini de olumlu yönde etkilemektedir.