Erdem Başçı

Doç. Dr. Erdem Başçı
Başkan

Küresel düzeyde para politikalarına ilişkin artan belirsizlik karşısında TCMB, gerek enflasyon göstergelerini gerekse küresel belirsizliklerin yarattığı makro finansal riskleri gözeterek temkinli bir para politikası uygulamıştır.

Küresel dengesizlikler karşısında ekonomimizin dayanıklılığını koruması açısından maliye ve finansal sektör politikalarındaki temkinli duruşun sürdürülmesi kritik önem taşımaktadır.

TCMB, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomileri yakından takip ederek uyguladığı politikalar ile ekonominin dengelenmesine katkıda bulunmuş, finansal ve makroekonomik istikrarı önemli ölçüde desteklemiştir.

Önsöz

2013 yılı, küresel iktisadi faaliyetin zayıf seyrini koruduğu ve küresel para politikalarına dair belirsizliklerin arttığı bir yıl olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ekonomisindeki toparlanma eğilimi henüz istikrar kazanmazken, yaşanan finansal dalgalanmalar ile bütçe tartışmaları, ekonomide finansal koşulları sıkılaştırarak, toparlanma üzerinde olumsuz riskler oluşturmuştur. Euro Bölgesi ekonomilerinde bazı olumlu sinyaller gözlenmesine rağmen, yüksek işsizlik oranları, devam eden borç azaltma süreci ve kredi aktarım mekanizmasındaki problemler, ekonomik görünümün zayıf seyretmesine neden olmaktadır.

Küresel para politikalarının yüksek frekanslı ve oynaklığı fazla olan veri ve gelişmelere bağlı olarak şekillenmesi, bu konudaki belirsizliklerin devam etmesine sebep olmaktadır. Yaşanan bu belirsizlikler, döviz kurları dâhil tüm finansal varlıklarda yeniden fiyatlamaya yol açmış ve gelişmekte olan ülkelerin küresel portföy yatırımlarındaki ağırlığı düşüş göstermiştir.

2013 yılının ikinci yarısında Türkiye’de, sektörlerin dış borçlanmalarında herhangi bir sorun yaşanmamasına rağmen, portföy kalemlerinde sermaye çıkışı olmuş ve finansal varlıklarda yeniden fiyatlama gerçekleşmiştir. Bu gelişmeler karşısında para politikası, hem enflasyon görünümündeki bozulmayı sınırlamak hem de finansal istikrara katkıda bulunmak için temkinli bir duruş ortaya koymuştur. Ayrıca küresel belirsizliklerin Türkiye ekonomisine etkilerini sınırlamak amacıyla para politikasının öngörülebilirliği artırılmıştır.

2008 yılının son çeyreğinden itibaren dünyayı etkisi altına alan küresel finansal kriz, merkez bankalarını geçmişten farklı politikalar uygulamaya sevk etmiştir. Bu dönemde uygulanan geleneksel para politikalarının, talebi canlandırma konusunda yetersiz kalması sonucunda, büyük ölçekli varlık alımları ve uzun vadeli fonlama gibi geleneksel olmayan politikaların sıkça kullanıldığı gözlemlenmiştir. Söz konusu durum, merkez bankalarının iletişim politikalarına da yansımış, özellikle gelişmiş ülke merkez bankaları, faiz oranlarının yüzde sıfıra yaklaşmasının da etkisi ile sözle yönlendirme uygulamasına başlamıştır. Bu uygulama sonucunda merkez bankaları, para politikalarının şeffaflığını artırırken belirsizliğini de azaltmayı hedeflemektedirler.

2013 yılı Mayıs ayından itibaren küresel düzeyde para politikalarına ilişkin artan belirsizlik karşısında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), gerek enflasyon göstergelerini gerekse küresel belirsizliklerin yarattığı makro finansal riskleri gözeterek temkinli bir para politikası uygulamış ve likidite politikasını sıkılaştırmıştır. Bu doğrultuda, hedefin üzerinde seyreden enflasyon göstergelerinin fiyatlama davranışları üzerindeki olumsuz etkilerini sınırlamak amacıyla ek parasal sıkılaştırmalara devam edilmiştir.

Ayrıca, etkin likidite yönetimi ile kısa vadeli faizlerin koridorun üst sınırına yakın gerçekleşmesi sağlanmıştır. Böylece, aynı dönemde enflasyon beklentilerinde gözlenen artıştan daha güçlü ve önden yüklemeli bir parasal sıkılaştırma gerçekleştirilmiştir. Ağustos ayından itibaren ise küresel para politikalarına dair belirsizliklerin yurt içine yansımalarının sınırlandırılması amacıyla Türk lirası likidite politikasındaki öngörülebilirliğin artırılmasına karar verilmiştir. Bu amaçla faiz belirsizliğini azaltma yönünde bir strateji benimsenerek, küresel faiz oranları ile yurt içi faiz oranları arasındaki ilişkinin büyük ölçüde azaltıldığı ve piyasa faizlerinin, olması gerektiği gibi, yurt içi makroekonomik gelişmelere duyarlı hale geldiği bir çerçeve oluşturulmuştur.

2013 yılının ilk yarısında aşağı yönlü hareket eden kredi faiz oranları yılın üçüncü çeyreğinden itibaren yukarı yönlü bir eğilim göstermiştir. Dönem boyunca devam eden bu seyir, küresel finansal gelişmeler ile TCMB’nin Temmuz ve Ağustos aylarında faiz koridoru aracılığıyla gecelik borç verme faiz oranlarında gerçekleştirdiği sıkılaştırmayı yansıtmaktadır. Öte yandan, bankaların Türk lirası fonlama maliyetini temsil eden mevduat, para takası ve TCMB ortalama fonlama faizi ile bankalarca ihraç edilen menkul kıymet faizleri de aynı dönemde yükseliş göstermiştir.

TCMB, para politikası stratejisini oluştururken maliye politikasına ve vergi düzenlemelerine ilişkin gelişmeleri enflasyon görünümüne etkileri bakımından yakından takip etmektedir. Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da güncellenmesi söz konusu olabilecektir.

Küresel dengesizlikler karşısında ekonomimizin dayanıklılığını koruması açısından maliye ve finansal sektör politikalarındaki temkinli duruşun sürdürülmesi kritik önem taşımaktadır. Orta vadede ise mali disiplini kalıcı hale getirecek ve tasarruf açığını azaltacak yapısal reformların güçlendirilmesi makroekonomik istikrarı destekleyecektir. Bu yönde atılacak adımlar aynı zamanda para politikasının hareket alanını genişletecek ve uzun vadeli kamu borçlanma faizlerinin düşük düzeylerde kalıcı olmasını sağlayarak toplumsal refaha olumlu katkıda bulunacaktır. Bu çerçevede, Orta Vadeli Plan’ın gerektirdiği yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Uygulanmakta olan para politikası çerçevesinde TCMB’nin temel iletişim araçları, PPK duyuruları ve Enflasyon Raporu’dur. Bu çerçevede Enflasyon Raporu, 29 Ocak ve 30 Temmuz 2013 tarihlerinde Ankara’da, 30 Nisan ve 31 Ekim 2013 tarihlerinde ise İstanbul’da düzenlenen basın toplantıları aracılığıyla kamuoyuna sunulmuştur. Banka, Enflasyon Raporu ile uluslararası ekonomik gelişmelere; enflasyon, arz ve talep gelişmelerine; finansal piyasalar ve finansal aracılık ile kamu maliyesine ilişkin değerlendirmelerini kamuoyu ile paylaşmış, orta vadeli enflasyon ve çıktı açığı öngörülerini açıklamıştır.

Temel amacı olan fiyat istikrarını sağlamasının yanı sıra finansal istikrara katkı yapmaya da önem veren TCMB, 30 Mayıs ve 28 Kasım 2013 tarihlerinde Finansal İstikrar Raporu’nu yayımlamıştır. Finansal İstikrar Raporu’nda, finansal istikrar alanında Türkiye’deki ve dünyadaki güncel gelişmeler analiz edilerek finansal sisteme ilişkin araştırmalara yer verilmiştir.

2013 yılında da, PPK tarafından kısa vadeli faiz oranlarına ve diğer para politikası araçlarına ilişkin alınan kararlar ile PPK toplantı özetlerinin TCMB Genel Ağ sitesinde yayımlanmasına devam edilmiştir. TCMB, 2014 yılında uygulayacağı para ve kur politikasını 24 Aralık 2013 tarihinde kamuoyu ile paylaşmıştır.

TCMB, Bankayı ve uyguladığı politikaları tanıtmak amacıyla, 2013 yılında çeşitli yayınlar hazırlayarak, bu yayınları basılı ve elektronik ortamda paylaşmıştır. Bu kapsamda, 2013 yılında “Parasal Aktarım Mekanizması” ve “Enflasyon ve Fiyat İstikrarı” adlı kitapçıklar yayımlanmıştır. Anılan kitapçıklar bankalara, Türkiye’de ekonomi alanında eğitim veren fakültelere, kütüphanelere, sivil toplum kuruluşlarına ve çeşitli kurumlara dağıtılmıştır. Gerek politika uygulamaları, gerek TCMB’nin kurumsal yapısı, faaliyetleri ve yayınları hakkında kamuoyunun farklı kesimlerinin bilgilendirilmesi amacına yönelik olarak hazırlanmakta olan üç aylık “TCMB Bülten” ve “CBRT Bulletin”in yayımına 2013 yılında da devam edilmiştir.

TCMB, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomileri yakından takip ederek uyguladığı politikalar ile ekonominin dengelenmesine katkıda bulunmuş, finansal ve makroekonomik istikrarı önemli ölçüde desteklemiştir. Banka, hızla değişen küresel koşullar çerçevesinde para politikasını hedefler doğrultusunda yönlendirmeye, politika metinleri ve iletişim araçları aracılığı ile öngörülebilirliği sağlamaya devam edecektir.