2.1.1. Genel Değerlendirme
Küresel finansal kriz sonrasında birçok ülkede para politikası, fiyat istikrarına ilave olarak finansal istikrarı da dikkate almaya başlamıştır. TCMB de, küresel dengesizliklerin bir yansıması olarak ortaya çıkan makro finansal riskleri kontrol altında tutabilmek amacıyla, son üç yıl içinde enflasyon hedeflemesi rejimini geliştirerek yeni bir para politikası stratejisi oluşturmuştur. 2010 yılının son çeyreğinden itibaren uygulamaya başlanan yeni strateji çerçevesinde, fiyat istikrarından taviz vermeden, makro finansal risklerin azaltılabilmesine yönelik politikalar geliştirmiştir. Bu doğrultuda, geleneksel politika aracı olan kısa vadeli para piyasası faizlerine ek olarak zorunlu karşılık oranları, Rezerv Opsiyonu Mekanizması (ROM), faiz koridoru ve diğer likidite politikaları aktif bir şekilde kullanılmıştır.
2013 yılında Mayıs ayına kadar olan dönemde, küresel ekonomiye dair belirsizliklerin sürmesi nedeniyle TCMB makro finansal riskleri de gözeterek esnek para politikası uygulamalarına devam etmiştir. Bu dönemde güçlü sermaye akımlarının etkisiyle kredi büyümesinin öngörülenden daha hızlı bir seyir izlemesi sebebiyle finansal istikrara dair riskleri dengelemek amacıyla bir yandan kısa vadeli faiz oranları düşük tutulmuş, diğer yandan döviz rezervlerini artırıcı yönde makro ihtiyati tedbirlere devam edilmiştir. Bu politika duruşu sayesinde bir taraftan reel döviz kurundaki değerlenme baskısı kontrol altına alınırken diğer taraftan iç ve dış talep arasındaki dengelenme sürecinin devam etmesi sağlanmıştır.
Küresel düzeyde para politikasındaki belirsizliklerin artmaya başladığı 2013 Mayıs sonrası dönemde ise finansal piyasalarda temelde gelişmiş ülke para politikalarından kaynaklanan bir belirsizlik artışı olmuştur. Bu belirsizlik artışı döviz kurları dâhil tüm finansal varlıklarda yeniden fiyatlamaya yol açmış ve küresel portföy yatırımlarında gelişmekte olan ülkelerin ağırlığı düşmüştür. Türkiye ekonomisi de söz konusu dönemde benzer şekilde etkilenmiş, finans ve finans dışı sektörlerin dış borçlanmalarında herhangi bir sorun yaşanmamasına rağmen, portföy kalemlerinde sermaye çıkışları gözlenmiştir. Bu gelişmeler karşısında TCMB hem makro finansal riskleri dengelemek hem de enflasyon görünümündeki bozulmayı sınırlamak için temkinli bir duruş sergilemiştir. Bu dönemde gelişmiş ülke para politikaları duruşunun yüksek frekanslı veri açıklamalarına hassas olması finansal piyasalarda belirsizliklerin sürmesine neden olmuştur. TCMB bu belirsizliklerin yurt içine yansımalarının sınırlandırılması için Türk lirası likidite politikasındaki öngörülebilirliğin kademeli olarak artırılmasına karar vermiştir. Bu amaçla faiz belirsizliğini azaltma yönünde bir strateji benimsenerek, küresel faiz oranları ile yurt içi faiz oranları arasındaki ilişkinin büyük ölçüde zayıfladığı bir ortamda piyasa faizlerinin daha çok yurt içi makroekonomik gelişmelere duyarlı hale gelmesini sağlayan bir çerçeve oluşturulmuştur.