Erdem Başçı

Doç. Dr. Erdem Başçı
Başkan

Önsöz

Son yıllarda Türkiye ekonomisinde birçok alanda önemli gelişmeler yaşanmıştır. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) 2014 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla 2002 yılına göre reel olarak yüzde 72 oranında artış göstermiştir. Aynı dönemde enflasyonla mücadelede önemli mesafeler alınmış, ihtiyatlı para ve maliye politikaları sayesinde enflasyon oranı kalıcı bir şekilde tek haneli düzeylere gerilemiş ve son 10 yıl boyunca yüzde 6-10 aralığında seyretmiştir. Kamuda bütçe disiplinin korunması ve özel sektörde basiretli borçlanmanın desteklenmesi ile reel faizler yüzde 5’in altına gerilemiş ve ortalama olarak yüzde 2 civarında gerçekleşmiştir. 2001 yılından itibaren uygulanan dalgalı döviz kuru rejimi çerçevesinde çeşitli araçlar kullanılarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) döviz ve altın rezervlerinde birikimli olarak 112 milyar ABD doları civarında artış sağlanmıştır.

TCMB, ekonominin dengeli bir büyüme patikasına yöneltilebilmesi ve sağlıklı bir dış finansman kompozisyonu oluşturulabilmesi amaçlarına dönük olarak 2010 yılının sonlarından itibaren makro finansal riskleri de gözeten yeni bir para politikası çerçevesi tasarlamış ve uygulamaya koymuştur. Bu çerçevede geleneksel araçların yanı sıra yeni politika çerçevesi dahilinde geliştirilen araçlar da (1 haftalık repo faizi oranı, faiz koridoru, Türk lirası ve yabancı para likidite yönetimi ve Rezerv Opsiyonu Mekanizması -ROM) kullanılarak fiyat istikrarı ve finansal istikrarın sağlanması doğrultusunda yoğun çaba gösterilmiştir. Uygulanan politikaların katkısıyla küresel piyasalarda yaşanan oynaklıkların Türkiye ekonomisi üzerinde oluşturabileceği olumsuz etkiler sınırlandırılmıştır.

2014 yılında krediler makul bir hızda büyümeye devam etmiştir. Ticari krediler ile küçük ve orta büyüklükteki işletmelere verilen krediler göreli olarak daha güçlü bir seyir izlemiştir. Para politikasındaki sıkı duruş ve alınan makroihtiyati önlemler gıda dışı enflasyonu düşürmeye başlamıştır. Ancak gıda fiyatlarının olumsuz hava koşullarına bağlı olarak artması sonucunda enflasyon yıl sonunda yüzde 5’lik hedefin oldukça üzerinde gerçekleşmiştir.

Enflasyonla mücadele konusunda TCMB’nin para politikaları uygulamaları yanında bazı diğer önlemlere de ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle gıda fiyat enflasyonunun son yıllardaki seyri, manşet enflasyonun gerek düzeyi gerekse oynaklığı açılarından belirgin bir risk unsuru olarak ortaya çıkmaktadır. Bundan ötürü, TCMB’nin de katkı sağladığı “Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi”nin 2014 yılında faaliyete geçmesi, gıda fiyatlarındaki gelişmelerin ortak bir platformda tartışılmasına ve gerekli önlemlerin alınmasına olanak sağlaması açısından çok önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.

Yıl içerisinde dünya ve Türkiye ekonomisinde gündem oluşturan konular çerçevesinde Bankamız İdare Merkezi ve İstanbul Merkez Bankacılığı Araştırma ve Eğitim Merkezi (İMB) tarafından ulusal ve uluslararası düzeyde çeşitli toplantı, seminer, panel, çalıştay ve konferanslar düzenlenmiştir. Bu etkinlikler Bankamızın, uluslararası kuruluşlar, diğer merkez bankaları ve akademisyenlerle görüş alışverişinde bulunmasına ve faaliyetlerini uluslararası standartlarda yürütmesine katkı yapmıştır. Bunların yanısıra yurt içinde akademik ortamda gerçekleştirilen bilimsel etkinliklere de destek sağlanmıştır. Yine Banka personelinin nitelik artışına katkı sağlayacak şekilde kurum içi eğitim faaliyetleri yoğun bir şekilde devam etmiştir.

Orta Vadeli Program hazırlık sürecinde Hükûmet ile varılan mutabakatla uyumlu olarak 2015-2017 dönemi için enflasyon hedefi yüzde 5 olarak belirlenmiştir. Bankamız yasayla kendisine verilen görev çerçevesinde fiyat istikrarı hedefi doğrultusunda finansal istikrarı da gözeterek Türkiye ekonomisinin dengeli ve sürdürülebilir büyüme sürecine katkı yapmaya devam etmektedir. Politika tedbirlerimiz kredi büyümesinin ve enflasyon beklentilerinin istikrarlı seyretmesini amaçlamaktadır. Mali disiplinin kalıcı hale gelmesi ve yapısal reformların hayata geçirilmesi, makroekonomik istikrarı destekleyecek ve Türkiye’nin büyüme potansiyelini kalıcı olarak artıracaktır.