2.2.1. Türk Lirası Likidite Yönetimi
2013 yılı Mayıs ayı sonrası dönemde küresel para politikalarına dair yaşanan gelişmeler finans piyasalarındaki hareketlerin temel belirleyicisi olmuştur. Bu dönemde küresel ölçekte tüm finansal varlıklarda yeniden fiyatlama yaşanmış ve gelişmekte olan ülkelere yönelik portföy akımlarında çıkışlar gözlenmiştir. Bu süreçte TCMB, 1 haftalık repo faizi oranı, faiz koridoru, TL ve yabancı para likidite politikaları ve ROM araçlarını aktif bir şekilde kullanarak küresel oynaklığın Türkiye ekonomisine olan olumsuz etkilerini sınırlamaya ve enflasyon görünümünde yaşanan bozulmayı gidermeye yönelik politikalar uygulamıştır.
28 Ocak 2014 tarihindeki ara PPK toplantısında, iç ve dış piyasalarda risk algılamasını olumsuz etkileyen gelişmeler neticesinde TL’de belirgin bir değer kaybı ve risk priminde kayda değer bir artış gözlemlendiği belirtilmiştir. Yaşanan bu gelişmelerin enflasyon ve makroekonomik istikrar üzerindeki olumsuz yansımalarını sınırlamak amacıyla güçlü ve önden yüklemeli bir parasal sıkılaştırma yapılmasına karar verilmiştir. Bu çerçevede, bir hafta vadeli repo faiz oranı yüzde 4,5’ten yüzde 10’a yükseltilmiştir. Ayrıca, marjinal fonlama oranı yüzde 7,75’ten yüzde 12’ye, açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla tanınan borçlanma imkanı faiz oranı yüzde 6,75’ten yüzde 11,5’e, borçlanma faiz oranı yüzde 3,5’ten yüzde 8’e yükseltilmiştir. Bunun yanı sıra, Geç Likidite Penceresi uygulaması çerçevesinde uygulanan borçlanma faiz oranı yüzde 0 düzeyinde sabit tutulurken, borç verme faiz oranı yüzde 10,25 düzeyinden yüzde 15 düzeyine yükseltilmiştir.
Para politikası operasyonel çerçevesi sadeleştirilerek Merkez Bankası fonlaması marjinal fonlama oranı yerine temel olarak bir hafta vadeli repo faiz oranından sağlanmış ve enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar da para politikasındaki sıkı duruşun sürdürüleceği vurgulanmıştır.
Şubat ve Mart ayı PPK kararlarında, enflasyon görünümüne ve beklentilere ilişkin yukarı yönlü risklerin önemini korumakta olduğu, ancak Ocak ayında yapılan güçlü ve önden yüklemeli parasal sıkılaştırmanın söz konusu risklerin orta vadeli enflasyon beklentileri üzerindeki etkilerini sınırladığı değerlendirmesinde bulunulmuştur. Baz etkisinin de katkısıyla Haziran ayına kadar enflasyondaki yükselişin devam edebileceği ve bu süreçte enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının yakından izleneceği ve enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşun sürdürüleceği tekrar vurgulanmıştır.
Sıkı para politikası duruşunun, alınan makroihtiyati önlemlerin ve zayıf seyreden sermaye akımlarının etkisiyle yurt içi özel kesim nihai talebindeki ivme kaybına işaret edilerek, 2014 yılında toplam talep koşullarının ve bileşiminin enflasyon baskılarını sınırlarken, cari işlemler açığında da belirgin bir iyileşmeye yol açacağı vurgulanmıştır.
Nisan ayı PPK karar metninde, son dönemde azalan belirsizlikler ve risk primi göstergelerindeki kısmi iyileşmenin gerektiğinde likidite politikası yoluyla ilave bir sıkılaşmaya duyulabilecek ihtiyacı azalttığı gerekçesiyle, geç likidite penceresi borç verme faiz oranı yüzde 15’ten yüzde 13,5’e indirilmiştir
Mayıs ayı içerisinde azalan belirsizlikler ve risk primi göstergelerindeki iyileşme sonucunda piyasa faizlerinde gözlenen düşüşlere paralel olarak bir hafta vadeli fonlama faizinde 50 baz puanlık ölçülü bir indirime gidilmesine karar verilmiştir. Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar getiri eğrisini yataya yakın tutacak şekilde para politikasındaki sıkı duruşun devam edeceği vurgulanmıştır.
Haziran ve Temmuz aylarında, 2013 yılının ortalarından itibaren gerçekleşen birikimli döviz kuru gelişmelerinin yıllık enflasyon üzerindeki olumsuz yansımalarının kademeli olarak azalmasının etkisi ve 2014 yılı ikinci çeyreğinin son aylarında küresel likidite koşullarındaki iyileşme de göz önüne alınarak, bir haftalık repo faizinde sırasıyla 75 ve 50 baz puanlık ölçülü bir indirime gidilmiştir. Diğer taraftan Temmuz ayında TCMB borçlanma faiz oranında 50 baz puanlık indirime gidilmiştir. Ağustos ayında ise kısa vadeli faizlerdeki mevcut duruşun daha simetrik bir faiz koridoru içinde sürdürülmesi amacıyla marjinal fonlama oranı yüzde 12’den yüzde 11,25’e, açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla tanınan borçlanma imkanı faiz oranı ise yüzde 11,5’ten yüzde 10,75’e indirilmiştir.
2014 yılının başında alınan makroihtiyati önlemlerin ve para politikasındaki sıkı duruşun çekirdek enflasyon eğilimi üzerindeki olumlu etkileri gözlenmeye başlanmış ve başta petrol olmak üzere düşen emtia fiyatlarının 2015 yılı için enflasyonda öngörülen düşüş sürecini destekleyeceği öngörülmüştür. Ancak gıda fiyatlarındaki yüksek seyrin enflasyon görünümündeki iyileşmeyi geciktirebileceği değerlendirilerek, Eylül 2014’ten yıl sonuna kadar olan dönemde enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar getiri eğrisini yataya yakın tutmak suretiyle para politikasındaki sıkı duruş sürdürülmüştür.