2.3 Finansal İstikrar Gelişmeleri ve Faaliyetler
Küresel büyümeye ilişkin endişeler, küresel ticaret politikalarındaki korumacılık eğilimleri ve jeopolitik gelişmeler, küresel iktisadi politika belirsizliğini artırmıştır. Gelişmiş ülke merkez bankaları, büyüme ve enflasyon görünümündeki değişimin etkisiyle genişleyici para politikalarına yönelmiştir. Bu gelişme, küresel finansal koşullarda iyileşmeye katkı sağlamış, gelişmekte olan ülkelere (GOÜ) yönelik risk iştahında artış yaşanmıştır. Ancak küresel finansal koşullardaki iyileşmeye rağmen, küresel ölçekteki politik belirsizlik GOÜ’lere yönelen portföy akımlarının dalgalı seyretmesinde rol oynamıştır. Küresel borçluluk, özellikle reel sektör ve kamu sektörü borçluluğu kaynaklı artışlar nedeniyle gelişmiş ülke ve GOÜ’lerde önemli bir kırılganlık unsuru olmaya devam etmiştir. Bankacılık sektörü sermaye kârlılıklarının küresel finansal kriz öncesi döneme kıyasla genel olarak düşük seyretmesi bir diğer kırılganlık unsuru olmuştur. Gelişmiş ülke merkez bankaları tarafından uygulanan genişletici para politikalarının etkisiyle yataylaşan getiri eğrileri, küresel iktisadi faaliyetteki zayıflık ile aktif kalitesi görünümünün bozulması gibi ülke ve bankalara özgü koşullar kârlılık oranlarındaki bu durum üzerinde etkili olmuştur. Gelişmiş ülke ve GOÜ para birimleri ABD doları karşısında genel olarak dalgalı bir seyir izlemiştir. Küresel iktisadi faaliyette yaşanan yavaşlama, yüksek borçluluk, küresel ticaret gerilimleri, Brexit belirsizliği ve jeopolitik gelişmeler küresel finansal istikrarı tehdit eden unsurlar arasında yer almıştır.
Yurt içi makroekonomik gelişmeler incelendiğinde, 2019 yılı boyunca baz etkisi, talep gelişmeleri, sıkı para politikası duruşu, üretici enflasyonu kaynaklı baskılarda azalma ve döviz kurundaki yataylaşma ile birlikte tüketici enflasyon oranında önemli düşüşler kaydedilmiştir. Ekonomik dengelenme süreci kapsamında özellikle yılın üçüncü çeyreğinden itibaren belirsizliklerin ve piyasa oynaklıklarının azalmasıyla iktisadi faaliyette yukarı yönlü bir eğilim gözlenmiştir. Öncü göstergeler, yılın son çeyreğinde de benzer bir gerçekleşmeye işaret etmektedir. Dengelenme sürecinin ve ihracat gelişmelerinin sonucunda cari işlemler açığı hızlı bir şekilde kapanmıştır. Yıl içinde para politikası kapsamında atılan adımlar geçmiş süreçte sıkılaşan finansal koşullar üzerinde gevşetici yönlü etkide bulunmuştur.
Hanehalkı finansal varlıkları, yükümlülüklerinden daha yüksek oranda büyümeye devam etmekle birlikte son dönemde varlıklardaki büyüme yavaşlarken yükümlülüklerdeki büyüme ivmelenmeye başlamıştır. Büyüme oranlarının birbirine yaklaşmasıyla birlikte hanehalkı finansal kaldıraç oranındaki gerileme hız keserek yüzde 38 seviyesinde gerçekleşmiştir. Yükümlülüklerdeki büyümede yılın ikinci yarısında faizlerdeki gerileme sonrası ertelenen harcamaların gerçekleşmeye başlamasıyla ihtiyaç kredisi ve bireysel kredi kartları öne çıkarken, konut kredisindeki artışlar da etkili olmuştur. Finansal varlık artışında ise TL ve YP cinsi tasarruf mevduatları en önemli faktörler olmaya devam etmektedir. Türk lirasındaki istikrarlı görünümün ve Haziran ayından itibaren yavaşlayan dolarizasyonun etkisiyle TL mevduatların varlık büyümesine olan katkısı artmaktadır. Öte yandan, 2019 yılında yüzde 14 seviyesinde olan Türkiye hanehalkı borçluluk oranı GOÜ ortalamasının oldukça altında yer almıştır.
2019 yılında reel sektör borçluluğu azalmıştır. Bu durum, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar’da yapılan değişiklikler, zayıf seyreden yatırım talebi ve kur riskinin yönetimine ilişkin artan farkındalık sonucunda reel sektörün YP kredilerindeki düşüşten kaynaklanmıştır.
Reel sektörün TL cinsi borçlarının Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH)’ya oranı ise, yıl içinde açıklanan kredi teşvik paketlerinin ve ZK düzenlemesinde yapılan değişikliklerin TL borçlanmayı destekleyici etkisiyle bir miktar toparlanmıştır. Bununla birlikte, toplam firma kredilerinin GSYİH’ye oranı 2019 yılı itibarıyla G20, GOÜ ve dünya ortalamasının altında seyretmeye devam etmiştir.
YP kredilerdeki düşüş ve iktisadi faaliyetteki toparlanma firmaların yurt içi bankalarla yaptığı türev işlem hacminin ve türev kullanan firma sayısının azalmasını beraberinde getirmiştir. Ayrıca, halka açık firmaların faaliyet gelirleriyle borçlarını çevirme kapasitelerini gösteren ve artan kur ile faiz giderleri nedeniyle 2018 yılı son çeyreğinde düşen faiz karşılama oranında 2019 yılı boyunca iyileşme kaydedilmiştir.
Yurt içi makroekonomik gelişmeler ve sıkılaşan finansal koşullarla ilintili olarak yılın ilk iki çeyreğinde tüketici kredileri başta olmak üzere yıllık kredi büyüme oranları zayıf gerçekleşmiştir. Takip eden dönemde gerek finansal koşullardaki normalleşme gerekse iktisadi faaliyet ve beklentilerdeki düzelme finansal aracılık faaliyetlerine de olumlu yansımıştır. Yılın üçüncü çeyreğinden itibaren kredi piyasasında kredi türleri ve bankalar geneline yayılan toparlanma hareketi dikkat çekmiştir. Bu bağlamda tüketici ve ticari kredi büyümesi eğilim göstergeleri geçmiş dönem ortalamalarının üzerine çıkmıştır. Kamu bankalarının kredi piyasasındaki proaktif davranışları, iyileşen likidite koşulları, yatırım ve işletme kredilerinde kamu kaynaklı teşvik programları ile faiz oranlarında yaşanan gerileme kredi piyasasındaki toparlanmada önemli faktörler olmuştur. Ek olarak, TCMB tarafından zorunlu karşılıkların kredi büyümesiyle ilişkilendirildiği döngü karşıtı bir çerçevenin uygulanması kredi artışlarının bankacılık sektörü geneline yayılmasını desteklemiştir.
İktisadi faaliyet gelişmelerinin firma bilançolarına gecikmeli yansımalarının etkisiyle ticari kredilerde Tahsili Gecikmiş Alacaklar (TGA) oranı 2019 yılında bir miktar yükselmiştir. Bireysel kredilerde ise TGA oranları tarihsel gelişmelerle benzer şekilde düşük seviyelerde gerçekleşmektedir. Kredi büyümesindeki toparlanma ve iktisadi faaliyete dair görünümün ilerleyen dönemde bankacılık sektörü aktif kalitesine olumlu katkı yapması beklenmektedir.
Bankacılık sektörünün kısa ve uzun vadeli likidite göstergeleri güçlü seviyelerini korumakta ve kredi görünümünü desteklemektedir. Sektörün yurt dışı kaynak kullanımı, olumlu seyreden YP likidite göstergeleri ve azalan finansman ihtiyacı sonucu gerilemiştir. Bu gelişmede azalan YP kredi talebi ve reel sektör firmalarının düşük yatırım iştahı belirleyici olmuştur. Yurt dışı borç bakiyesinde yaşanan azalma bankaların kısa vadeli borç ödeme kapasiteleri açısından da olumlu bir gelişme olarak öne çıkmıştır.
Enflasyon beklentilerindeki iyileşme ve belirsizlik algısının azalması sonucunda mudi tercihlerinin TL yönünde kuvvetlenmesi neticesinde bankaların canlanan kredi talebini karşılayabilecek likiditeye sahip oldukları değerlendirilmektedir. Ayrıca, son dönemde TL cinsi krediler kaynaklı toparlanma eğilimi gösteren kredi büyümesi ve düşen faiz oranları sonrası bankaların yurt içi piyasalarda gerçekleştirdikleri TL cinsi borçlanmalar ile yurt içi fonlardaki artış öne çıkmıştır.
Sektörün özkaynak yapısındaki olumlu görünüm korunmaktadır. Bankacılık sektörünün Sermaye Yeterlilik Rasyosu (SYR), Basel Komitesi’nin öngördüğü asgari yüzde 8 ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)’nun uyguladığı hedef yüzde 12 oranların oldukça üzerindedir. Kasım ayı itibarıyla SYR yüzde 18,63 seviyesindedir. Sektörün kârlılığı son dönemde düşüş eğiliminde olsa da özkaynakları desteklemeye devam etmektedir. Kârlılıktaki düşüş eğiliminde aktif kalitesi gelişmeleri ile iktisadi faaliyetteki dengelenmeyle birlikte kredi büyümesinde gerçekleşen yavaşlama belirleyici olmuştur. Özkaynak kârlılığı ve aktif kârlılığı sırasıyla yüzde 11,2 ve yüzde 1,2 düzeyinde gerçekleşmiştir.
Ülkemizde başta Ekonomi Koordinasyon Kurulu ve Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi (FİKKO) olmak üzere çeşitli platformlarda finansal istikrara ilişkin risk oluşturabilecek hususlar ele alınmakta ve gereken tedbirler zamanında uygulanmaktadır. Bu kapsamda TCMB, ilgili otoritelerle iş birliği ve koordinasyon içinde çalışmalarına devam etmiştir.
Finansal istikrar çerçevesinde öne çıkan reel sektörün YP borçluluğu konusu 2019 yılı boyunca da gündemdeki yerini korumuştur. Firma bazlı kur riskinin yönetimi amacıyla TCMB nezdinde yürütülen veri takip sistemi, önümüzdeki dönemde firmaların döviz riskine yönelik gözetim altyapısının güçlendirilmesi açısından önem arz etmektedir. Finansal sektör gelişmelerini, yapılan yeni düzenlemelerin yansımalarını, kredi arz ve talep gelişimini, banka aktif kalitesi ve yurt dışı fonlama görünümü ile beklenti ve riskleri daha yakından takip edebilmek amacıyla bankalarla yapılan rutin görüşmelere devam edilmiştir.
TCMB, finansal istikrara ilişkin görüş ve değerlendirmelerini yılda iki kere yayımlanan Finansal İstikrar Raporu ile kamuoyuyla paylaşmaya devam etmiştir. Ayrıca, Finansal İstikrar Raporu’nda sunulan değerlendirmeleri akademik olarak destekleyecek nitelikte çeşitli ekonomi notları, çalışma tebliğleri ve uluslararası dergilerde yayımlanan makaleler ile finansal istikrar konusunda iktisat yazınına katkı sağlanmıştır. Bunların yanı sıra, TCMB çalışanlarının görüşlerini kamuoyuyla paylaşmak ve ekonomi gündemine katkıda bulunmak amacıyla oluşturulan Merkezin Güncesi blog sitesinde finansal istikrara ilişkin değerlendirmelere yer verilmiştir.
TCMB, diğer kurum ve kuruluşlarla eş güdüm içerisinde finansal istikrara yönelik uluslararası yayın ve toplantılara desteğini sürdürmektedir. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) gibi finansal istikrar konusunda uluslararası boyutta çalışmalar yürüten kuruluşlarla ilişkiler 2019 yılında da devam etmiştir. İlişkiler, düzenlenen toplantıların yanı sıra kuruluş raporlarına yönelik paylaşılan yazılı görüşleri de kapsamaktadır. Bu çalışmalarda ilgili otoriteler ile TCMB arasında iş birliğinin sağlanmasına ve geliştirilmesine yönelik faaliyetler de yürütülmüştür.
Uluslararası finansal platformlarda, TCMB’nin temsil gücünü ve etkinliğini artırıcı ve finansal istikrara katkı sağlayan çalışmalara devam edilmiştir. Bu kapsamda, finansal istikrarın sağlanması için ulusal finansal otoritelerin ve uluslararası standart belirleyici kurumların çalışmalarını koordine etmek ve etkin düzenleme, gözetim ve diğer finansal sektör politikaları geliştirmek ve uygulamakla görevli olan Finansal İstikrar Kurulu (FSB) Genel Kurul, Yönetim Komitesi ve Daimi Komite toplantılarına üst düzeyde aktif katılım sağlanmıştır.
Basel Bankacılık Denetim Komitesi (BCBS), bankaların denetimi alanında genel standartlar belirlemek; üyesi olan otoritelere danışmanlık yapmak; sermaye ve likidite başta olmak üzere çeşitli alanlarda yeni uluslararası standartlar oluşturmakla görevlidir. TCMB, BCBS toplantılarına üst düzeyde, çeşitli alt çalışma grubu toplantılarına da teknik düzeyde katılım sağlamış ve katkı vermiştir.
Temel görevi finansal hizmetleri faizsiz finansman yapısı çerçevesinde ve uluslararası finansal sistemdeki gelişmelere uyum sağlayacak şekilde geliştirmek ve ilerletmek olan İslami Finansal Hizmetler Kurulu (IFSB) tarafından yapılan düzenleme çalışmalarına da TCMB tarafından aktif bir şekilde katkı sağlanmaya devam edilmiştir.
Söz konusu kuruluşlarla yapılan çalışmalar, finansal istikrarın sağlanmasına katkı yapacak düzenlemelerin oluşturulması ve uygulanması aşamalarında gerçekleşmiştir. Bu çalışmalar, ülkemiz ilgili otoriteleriyle etkin iş birliği çerçevesinde yürütülmüştür.
Bunun yanı sıra, 2017 Temmuz-2019 Haziran döneminde FSB Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) Bölgesel Danışma Grubu Eş Başkanlığı’nı birlikte yürütmüş olan TCMB ve Katar Merkez Bankası, 4 Mayıs 2019 tarihinde TCMB ev sahipliğinde İstanbul’da bir toplantı gerçekleştirmiştir. Toplantıda, FSB’nin devam eden düzenleme çalışmaları, kırılganlıklar ve finansal istikrara ilişkin bölgesel hususlar, piyasa bölümlenmesinin finansal istikrar üzerindeki etkileri, faiz oranı göstergeleri reformlarının MENA finansal sistemine yansımaları ve finansal istikrar izleme çerçeveleri ele alınmıştır. 1 Temmuz 2019 itibarıyla söz konusu bölgesel danışma grubunun başkanlığı iki yıllık dönem için Suudi Arabistan Para Otoritesi’ne devredilmiştir.